Bu soruyu daha evvelden yazdığım bir yazıyla yanıtlamak istiyorum.
Bana kalırsa, eğitimin niteliği, tartışma kültürünü kazandırıp kazandırmamasına bakılarak değerlendirilir. Zira tartışma kültürü, bir insana yazmayı öğretir, konuşmayı öğretir, öğrenmeyi öğretir ve en önemlisi, sorgulayıcı ve şüpheci bakış açısını öğretir. Basmakalıp eğitim yöntemleri kullanan topluluklarda, halihazırda var olan bilgileri edinmeleri istenen öğrenciler, eğitim hayatları boyunca kendilerinden önce bulunan şeyleri öğrenmekle meşgul olurlar. Kendilerinden sonra ne olacağı noktasında düşünmeye ve bir şeyler üretmeye vakit bulamaz, vakit bulsalar da sorgulamadan mahrum bir ortamda bir şeyler üretmenin zorluğuyla karşılaşırlar. Fakat bu düşünce yapısıyla eğitilen gençler, eski çözümlerin yeni problemleri çözmeye muktedir olduğunu ve olacağını düşünerek yetiştirilmiş olacaklarından, fikir üretme noktasında potansiyellerini gösteremeyecek ve birtakım ideoloji, dogma ve normlardan medet umacaktır. Bu noktada yönetimi eleştirmek işin kolay tarafı olsa da, yönetimin becerikli yahut beceriksiz olduğunu belirleyebilmek adına bir soru yöneltmek istiyorum, bir ülkede eğitim mantalitesine hangi adımlar düşünülerek karar verilir? Birçok adım sayabilecek olsak da, sanıyorum ki ilk adım devletin eğitimi ne için vereceğini belirlemesidir. Bunun için iki ayrı yol vardır: 1) Kontrol altına almak ve devletin iç karışıklıklardan uzak ve istikrarlı olması için basmakalıp eğitim sunmak. 2) Nitelikli olmalarını sağlayıp bu eğitim vesilesiyle katma değere katkı vermelerini sağlamak. Kimileri ilk seçeneği doğru görürken kimileri ikinci seçeneği doğru olarak görebilir, hukuk devletlerindeki fikir özgürlüğü son derece açıktır. Bu noktada iki seçenekten yahut belirlediğiniz herhangi başka bir seçenekten emin olarak, bu fikrinizi diğer tarafı suçlayıcı biçimde dikte etmeniz, çözüm üretme noktasında herhangi bir katkı sağlamayacağı gibi son derece yanlış bir yol olacaktır. Zira bir şeyin mantıklı olup olmadığına karar verebilecek yetkiye sahip herhangi bir oluşum yoktur. Demokratik rejimle yönetilen ülkelerde halkın seçtiği yönetim, her iki seçeneği de özgürce uygulayabilir. Kişi, fikirlerini ve edinimlerini yönetimin icraatlarını değerlendirme noktasında iyi kullanmalı ve demokrasinin sağladığı gücü, anayasal zeminde, yönetimin fikrine karşı yahut destekleyici yönde bildirme hususunda net fakat bir o kadar da özenli olmalıdır. Zira demokratik rejimlerde yönetimin fikirleri daima eleştiriye ve tavsiyeye açık olsa da, bu fikirleri değerlendirmeyi objektif biçimde yapmalı ve ideolojik kaygıların argümanın ana fikrini değerlendirme noktasında önüne geçmesine engel olmalıdır.
Saygılarımla, Utku Asker.