Günümüzde, mahkemeye taşınan olaylara olan yaklaşımımız masumiyet karinesini anlamlandırmaktan uzakta, alınan kararları suçlayıcı bir hal almıştır. Bu, anayasanın işlemesini ve adaletin sağlanmasını engelleyici bir nitelik göstermektedir. Yapılan suçlamalara kanıt gösterilebiliyorsa suçlu ceza almalıyken, gösterilemiyorsa hakikatte suçlu da olsa ceza almamalıdır. Zira anayasal olarak tanımlanamamış ve yeter kanıt gösterilememiş suç iddiaları hasebiyle birilerinin ceza almasını istemek, bireysel haklarımızı kamunun yargısına açmak demektir. Suçluların kanıt gösterilemeyen kesimindeki az sayıda kişinin ceza almaması; kamusal yargının önü açılarak anayasal düzenin tamamen bozulmasından yeğdir.
Hukuk toplumlarında anayasa, toplumun en önemli güvencesi olmalı, ondan başka dayanak ve güvenlik yolu aramamalıdır. Bunun sağlanması da anayasayı doğru uygulayacak hâkim, savcı ve güvenlik birimleri vasıtasıyla olur. Adalet ne bir lütuf ne de bir hediyedir. Devletin en önemli görevleri arasındaki, düpedüz bir haktır. Halk, hakkı olanı veremeyen sistemleri düzeltmek ve hatta revize etmekle yükümlüdür. Bu noktada, milletin vekili sıfatıyla göreve gelenler, bu görevlerini az evvel saydığım düzeltmeyi yapma yolunda ifa etmelidir. Aksi halde görevlerini yerine getirememiş, yetkilerini boş yere kullanmış ve koltuklarını işgal ederek devletin geleceği noktasında bir duraklamaya sebep olmuş olacaklardır. Dolayısıyla vekili görevini yerine getiremiyorsa, gerekli düzeltmeleri anayasal zeminde yapmak da halkın görevidir. Birtakım amaçlar uğruna kurulan devlet, oluşum amaçlarını uygulamaya dökemiyorsa anlamsızlaşır.
Devleti amacını yerine getirebilmesi, halkın, hakkını doğru bir yolla talep etmesi ve bu talebinin yerine getirilmesi için gerekli olanı anayasal zeminde uygulamasıyla olacaktır. Bu noktada, hak talebinde bulunacak olan halk, evvela haklarından haberdar olmalıdır. Bu da ve öğretim sürecinin vazgeçilemez bir parçasıdır. Bu durumda, eğitim ve öğretim sürecinin yönetimini elinde bulunduran devletin, birtakım emellere alet edilerek yahut -tabiri caizse- “görevden kaçmak” adına halkına haklarını ve devletin görevlerini açık ve net bir şekilde anlatmaması, yılanın doymak için kendi kuyruğunu yemesi örneğinden başka bir şey değildir.
Bir devletin sahip olduğu en değerli şey, kendi halkıdır. Onu korumak, nitelik kazandırmak, refah sağlamak ve bilinçlendirmek ise yılmaz görevleri olmalıdır.
Utku Asker.
Ziyaret Edilen Diğer Yazılar